- Merhaba,
hayat nasıl gidiyor?
+ Kendi kendine.
- Bu senin
ilk röportajın mı olacak?
+ Evet.
- Öncelikle,
Kahraman Deniz kimdir, bize biraz tanıtır mısın?
+ 1990 yılında İstanbul'da doğmuş ve
İstanbul'da büyümeye devam eden herkes kadar yalnız, imkânlara yakın fakat
‘kutsal’ değerlerle sınırlandırılmış, kalabalıkta kimliğini öldürmemek için
kendini kanıtlamak zorunda bırakılmış öfkeli bir çocuğum. Bütün olayım bu.
Ha, bir de, Kahraman Deniz benim ilk
iki ismim ve çevremdekiler bana Deniz diye hitap eder; Kahraman diye hitap
edilmeye başlandı, kulağıma tuhaf geliyor. Deniz kalabilirsem sevinirim.
- Peki,
eğitim hayatın?
+ Berbat bir öğrenciydim,
üniversitede biraz düzeldim mecburen. Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Tekstil ve
Moda Tasarımı öğrencisiydim. Niye öyle bir bölüme girdiğimi hâlâ anlamam,
modayla ilgili biraz bilgim olsun istemiştim galiba. Okulun parasını ödeyemeyip
eğitimimi sonlandırmak zorunda kalmamak için ya bölüm birincisi olup burs
almalıydım ya da müzik yaparak para kazanmalıydım. Nasıl oldu bilmiyorum, ama
ikisini de yaptım. Okulu bir yıl da erken bitirerek epey yükten kurtuldum. Her
şeyi fazla ciddiye almışım. Şimdi İletişim ve Tasarım bölümünde yüksek lisans
yapıyorum ve niçin hâlâ bu rezil eğitim sistemi içinde yer aldığım hakkında
hiçbir fikrim yok.
- Müzik
eğitimi aldın mı hiç?
+ Hayır. Gerek duymuyorum, çünkü
müzisyen olma gayem yok. Kelimelerimle insanlara dokunmaya çalışıyorum sadece.
Müziğim ise bu yolda küçük bir araç, ama yine de başka müzisyenlerin
beceremediği şeyler yapmaya gayret ediyorum. İyi veya kötü.
- Parçaların
genelde rock türleri ve indie tarzında. Sen kendi tarzını nasıl yorumluyorsun?
+ Yorumlamamaya çalışıyorum. Az önce
söylediğim gibi, müzisyen olmak önceliğim değil, bir kategoriye dahil olmak da…
Yani ya müzik dinliyorsunuzdur, ya da beni. İnsanların alevine kıvılcım olsa
yeter.
- Bir de,
başlarda İngilizce şarkı yaparken sonradan Türkçe’ye dönmüşsün. Sebebi nedir?
+ İngilizce şarkıları doğru zamanda,
doğru yerde, doğru insanlara sunmayı bekliyorum. Bir kısmı yayında, ama onları
yayından kaldıracağım galiba, yeniden düzenlenmeleri gerekiyor. Şimdilik,
Türkçe şarkılar yapmak akıl ve ruh sağlığıma daha iyi geliyor ve bir süreliğine
böyle devam edeceğim.
-
Şarkılarını kendin yazıp hazırlıyorsun. Ortaya güzel bir ürün çıkarmak her
zaman kolay değildir. Senin belli bir ilham kaynağın var mı? Ya da yazmak için
belli zamanların veya nedenlerin?
+ Dürüstlüğü ilke edinmişseniz, güzel
bir ürün çıkarmak hep kolaydır. Yazmak için yalnız kalmam ve her zamanki
karanlık ruh hâlime düşmem yeterli, öfke de işe yarar. Ne yazık ki ana akım
sanat da, alternatif sanat da, samimiyetsiz ve sırf kitleleri özenti uçarılıklarla
çekebilmek için eser üreten, kendini olduğu gibi anlatmaktan çekinen korkak
sanatçılar tarafından yönlendiriliyor. Sorsanız hepsi
devrimci, hepsi ‘cool’. Çok şey anlatıp hiçbir şey söylememek sanata ve
insanlığa ihanettir.
- Bir de
Sofar var, müzik hayatında ne gibi değişiklikler oldu Sofar’dan sonra?
+ Telefon kamerasıyla bir günde
çektiğim, sonraki günde de montajını yaptığım klibimden kısa bir süre sonra
Sofar'ın dikkatini çekmişim. Eziyet gibi gelen emeğime değdi yani. Sofar'la ilk
tanışmam da bana e-posta göndermeleriyle oldu. Bu kadar başarılı olduklarını
görmek müzik adına umut vericiydi. Benim için de güzel bir deneyimdi. Sofar'a
çıkabilmek için iğne vurulmam gerekmişti, ağır bir rahatsızlık geçiriyordum ve
boğaz ağrısı korkunçtu. Buna rağmen güzel zamanlardı. Yanımda gitar çalan Erdem
Sakarya olmasaydı, oraya çıkacak cesareti bile bulamazdım; yıllar önce beni
şarkı yazmaya başlatan kuzenimle ilk konserimi vermek çok anlamlıydı. Hayata
katlanamadığım zamanlardı ve ruhuma iyi gelmişti.
- Bundan
sonrası için belli projelerin var mı?
+ Savruluyorum, neyin nereye
varacağını bilmiyorum. Senaryomu filme çekmek ve yazdığım kitapları bastırmak
istiyorum, ama kimin umursayacağından emin değilim. Aklımda en çok yer kaplayan
şey, eğer becerebilirsem birkaç ay sonra klibini yayınlayacağım şarkım… Sonumun
ne olacağını o gösterecek. Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım, yapmaya
yakınlaşmamıştım bile.
- Sen hangi
tarz müzikleri seversin?
+ Genellikle progressive rock, hard
rock, heavy metal, thrash metal arasında gidip gelirim. Ruhsal dalgalanmama
göre değişir. Yelawolf sayesinde tekrar rap dinlemeye de başladım. Bazen
Coldplay, Radiohead, Pearl Jam, Ben Howard veya Junip; bazen The Doors, Pink
Floyd, Metallica, Iron Maiden veya Rammstein. Kafam epey karışık.
- Sevdiğin
müzik insanları kimlerdir?
+ Sırasıyla: Eddie Vedder, Jim
Morrison, Roger Waters.
- Söz yazarı
olmak herkesin işi değil, mutlaka edebiyata yakınlığın vardır. Sevdiğin edebî
şahsiyetler kimlerdir?
+ Sırasıyla: Charles Bukowski, Chuck
Palahniuk, Fyodor Dostoyevski, Albert Camus, Richard Brautigan, John Fante,
Franz Kafka.
- Müzik
hayatında başarılar dileriz.
+ Hürmetler…